8 Aralık 2016 Perşembe

Kainatin Duzeni ve Kapitalist Somuru Sistemi

Kymatica
Dogada, bes duyu organimizla algiladigimiz her sey iki temel esastan olusur. varligin ozunde hersey, etki ve tepki arasindaki iliskiden meydana gelir. Alici guc konumundaki disi, 'tepki'dir. Onun karsiladigi eril yaratici guc ise 'etki'dir. Ikiligin esasi budur. Bu ikiligi antik mitlerde ve felsefelerde gorebiliriz. Bugun saptirilmis ve bozulmus haldeki felsefe ve kutsal yazitlar, bu kutuplardan birini 'iyi', digerini ise 'kotu' olarak adlandirmaktadir. Gercek bilgeler, oz bilgiye ulasanlar ve samanlar ise ikisini de gerekli gorurler. Cunku bilirler ki eger bunlardan biri olmasaydi, digeri de olmazdi. Bu iki onemli merkez, evrende birlikte vucut bulur ve herseyi sekillendirirler. Iste bu Kymatica'dir.

Dil ve Ses
Dil, kainatin duzeni, dogadaki butun seyler arasindaki iliski bu prensibe dayanmaktadir. "Cymatics-Gelecegin Bilimi" isimli calismasinda Pete Petterson soyle der: Dogada herseyin icinde Kymatica'dan ornekler goruyoruz. Bu fenomen, biyolojik evrimin isleyisini saglayan en onemli guctur.

Dan Winter, ibranice ve Sanskritce gibi antik dillerin konusuldugunda ozel geometric yapilari harekete geciren bir titresim frekansi yaydigini ispatlamak icin bir deney yapti. Arastirmalar yogunlastikca Ibranice, Sanskritce, Aramice, Arapca ve diger eski dillerin, bugunku dillerin kokeni olduguna ve bu yuzden kaynaga daha yakin olduguna dair ipuclari bulundu.

Swami Murugesu, "Mantra Bilimi" adli kitabinda bir insanin yanan bir kandile yogunlasarak Sanskritcedeki ozel bir kelimeyi duzenli olarak tekrarladiginda bu kelimenin frekansi nedeniyle alevin renginin degisecegini iddia ediyordu. ayni seyden, kan basincinin alcalip yukselmesinde de bahsediliyor kendi deyisiyle.

Bazi belirli sesler, vucudumuzdaki elektrik akimini ve sinir sistemimizi etkileyebilir. Titresimlerin yarattigi herhangi bir degisiklik, insan zihnine ve atmosfere dogru yayilir, Tum bunlar yalniz egitimle bilinebilir ve pratikle hayata gecirilebilir. Bu yeniden kesfedilen ses bilimi sesin salt titresim sinyallerinden daha fazla oldugunu gosteriyor. Ses, hayatla yalnizca etkilesimde bulunmaz, ayni zamanda onu destekler ve gelistirir. Insanlar, toplumlar ve medeniyetler arasinda bir bilinc kanali ozelligi gosterir.
Egomuzun hakimiyeti yuzunden katlanmak zorunda kaldigimiz bu ruhani hastalik butun insanligi ilgilendirrmektedir. Ruhani ayriligimiz, kendi icimizle iletisim kurmamizi engellemektedir. Aynen vucudun icindeki kanserli hucrelerin yaptigi gibi, Bu butunun icinde insan ve doganin geri kalani arasinda bir dil engeli yarattik. Bu kuresel bir kanser gibidir. Tarihten bu gune antik dillerin etkisi azaldi ve kokenden uzaklasildi. Ibraniceden ingilizceye yapilan alfanumerik bir ceviri bu iki dilin birbirinin tamamen tersi oldugunu gosteriyor. Kymatic etki anormal sonuclar...

Doktor Lenon Orwell, DNA uzerindeki calismasinda soyle diyor: Beynin duyusal motor korteksinin ucte biri dile, agiz bosluguna, dudaklara ve konusmaya baglidir. Bir diger deyisle, konusurken ya da sarki soylerken yayilan oral frekans hayatimiz uzerinde guclu bir etkiye sahiptir. Titresen genlerin butun organizma ve hatta turun evrimi uzerinde etkisi vardir. Bu durumda dilin bozulmasinin biyolijiyi nasil etkileyecegi anlasiliyor. Dil kadar temel ve onemli bir sey yozlasir, deger kaybeder ve bununla da kimse ilgilenmezse, daha baska neyi kaybedebiliriz ki?

Yasalar
Hayatimizda ozgurlugumuzun sinirlarini belirleyen seyleri bir dusunun; hukumet ve yasalar, saglik ve sigorta sirketleri, vergiler, yapi izinleri, ehliyet ve digerleri, ozgurlugumuz uzerinde, binlerce degilse bile yuzlerce kosul, kural ve sinir bulunuyor. Ve tum bu sayilanlarin disinda size uygulayip uygulayamayacaklari seyleri, kaciniz arastirdiniz? SImdi karsi koyamayacagimiz bazi yasalara goz atalim.

Yasa; Insanlara hukmeden tum kural ve yaptirimlarin hepsinin tek bir kategori altinda toplanmasi, sik dusunulen bir yanilgidir. Oysa insanlarin bagli oldugu, fakat kendi kendilerine direkt uygulamadiklari baska yasa turleri de vardir. Bir baska yanilgi da, haklarimizi bize devletin anayasasinin verdigi dusuncesidir. Anayasa zaten sahip oldugumuz haklari listelemekten baska bir sey yapmaz. Bizi yaratan tarafindan bahsedilmis ve elimizden alinamayacak haklarla dogduk. Bu haklar bize sonradan verilmedi ve sonra da elimizden alinamaz. Bizim yaptigimiz sey, sahip oldugumuz bu hakki kullanip kullanmamayi secmektir.

Ego
'Ego' denilen bu parazit yasamini surdurmek icin surekli beslenmeye ihtiyac duyar. Yiyecek, petrol vb kaynaklar enerjidir. Insan beynide elektromanyetik bir enerji alanidir. Bu potansiyel enerji kullanildiginda, egoya yasam veren kinetik enerjiye donusur. Bu senaryo kucuk parazit organizmalarda gerceklesse de, durum 'insanlik' dedigimiz kollektif organizmada da tamamen aynidir. Bir parazit vucuda, parazitlerin yasamak icin ihtiyac duydugu kimyasallari salgilatir. Vucut bundan habersiz oldugu surece, parazit beslemeye devam edecek ve kendisi ac kalacaktir.

Wilhelm Reich tum toplumlarin organik biyolojik durtulerin acliginin yol actigi psikozlardan muzdarip oldugunu belirtiyor. Ornegin cinsel bastirmalar, somurdugu kitlelerden beslenen kiliseye guc veren bir faktordur. Cinsel kaygilar, sucluluk duygusu, otorite utangacligi dogurur ve cocuklari ailelerine bagimli yapar. Yetiskinlerde bu bagimliligin yerini devlete bagimlilik alir. Iste kapitalist somuru boyledir. Bu bastirilmis kitlelerin entellektuel guclerini felc eder cunku burada biyolojik enerjinin en buyuk parcasi zarar gormektedir. Sonunda yaratici gucun daimi gelisimi yok edilir ve insan ozgurlugune yonelik tum amaclara ulasmak imkansizlasir. Her bagimsiz bireyin kolayca kitleleri yonetebildigi bu ekonomik system, bu yuzden ezilen kitlelerin ruhsal yapilari uzerinde yukselmektedir.

Reich'in burada gostermeye calistigi sey; kollektif boyutta, biyolojik, ruhsal ya da duygusal, dogal bir fonksiyonun bastirilmasi, anormal bir reaksiyonla, bir rahatsizlikla sonuclanacaktir. Bu hastalik ya da rahatsizlik, kollektif bilincalti yoluyla kitlelere tipki bir salgin gibi yayilir. Insanlik kisitlanmis ozgurluk vebasiyla karsi karsiya kalir. Bu; su demektir: Insanlar ve kitleler kendilerini ruhsal anlamda yonetmekten acizler. Durum, makro kozmozda kendini hukumet ve dini kurumlarda acikca gosteriyor. Bu apacik bir saltanattir, ulusal ve bireysel saltanat, herkese ve herseye sahip yeryuzunun rezil hukumdarlari, insan uygarliginin krallari. Politik, sosyal, ekonomik ve ruhsal diktatorluk, ruhsal zulum...Ruhumuzdaki bu basit hastalik, bu sorumsuzluk ve temel insani ozgurluge olan ilgisizlik, bu gezegende insanlara hukmetmis butun despotlarin yolunu acan seydi.

Korku
Insanlik; korku, umursamazlik ve nefret cemberi icinde hapsoldu. Hiyerarsik politik sistemleri ve burokrasileri; bu icguduler kontrol ediyor, insanin temel mutluluk arayis hakkini sinirliyor. Korkuya, duyarsizliga ve nefrete dayali bir toplum; ozunde. bireylerin mutlulugunu etkileyen bir sistem meydana getirir. Bu sistem bireysel gelisimi sinirlar, alt-ust tabakali toplum yapisini ve yanlis amaclar uzerine insa edilmis bir sinif toplumunu destekler. Fakat kitlelelerin korktugu bu baskici despotlar, bizden farkli degillerdir. Onlar aramizda bizimledirler.

Halil Cibran 'Peygamber' adli kitabinda sairane bir dille soyle diyor: En kutsal ve erdemli olan, sizin icinizdeki yucelikten daha yukarida degildir. En asagilik ve aciz olan, yine sizin icinizdeki en asagi olandan daha asagida degildir.

Hepimizin en korkunc gunahi isleyebilme ve birbirimize en guzel sefkati gosterebilme kapasitemiz bizde mevcuttur. Bu ruh ve zihinlerimizdeki hastaligi gayet iyi aciklar. Et ve kana karsi degil, emirlere karsi savasmak. guclere, dunyadaki bu karanligin hukumdarlarina karsi savasmak, yuksek mercilerdeki ahlaksizliga karsi savasmak.

Kraliyet aileleri, hukumet liderleri, Birlesmis Milletler, finansal organizsayonlar. tekel sirketler ve medya canavarlari...bunlarin hepsi yanlis egonun yansimalaridir, hastaligin fiziksel belirtileridir. Yasamak icin bizim bilinc ortakligimiza, bilinc enerjimize ihtiyac duyarlar. Cunku bizim katilimimiz olmadan, ortakligimiz olmadan aclik cekeceklerdir. Onlarin devami bizim yonetilme arzumuza baglidir. Bu hastaligin insanlar arasinda yaygin olarak gorulen bir belirtisi de; onun surekli tarafimizca red edilmesidir.

Bastirma
Kendimiz hakkinda kabul etmedigimiz ozellikleri devamli olarak bastiririz. Iste bu yuzden yanlis egomuzu ve bu hastaligin belirtilerinin neler oldugunu gormemiz zordur. Bir ulus hatalara ve hirslara sahip olsa bile yasayabilir. Ama kendi icinde bir hiyanet varsa yasayamaz. Isre egomuzun yapisi da boyledir. O sahip oldugumuz ozgurlugu bize unutturan bir aldaticidir. Bu ruhsal parazitin yasamini surdurmesi icin bizi, ona bagimliligimizi surdurecek bir kimyasalla beslemesi gerekir. Bizim paraziti besledigimiz kaynak ise bilincimizin enerjisidir.

Korku kimyasali, insanligin korunma ve savunmaya ihtiyac duymasina sebep olur. Vucudun yasam fonksiyonlari, iki temel fonksiyona indirilebilir. Bunlar her organizma icin gecerlidir. Iyi buyuyebilme yetisidir. Biyolojinize ozen gostermeli ve varliginizi surdurebilmelisiniz. Ikincisi de kendinizi koruyabilme yetisidir. Eger sadece buyuyup gelisebiliyor, fakat kendinizi koruyamiyorsaniz, bir baska seyin yiyecegi olursunuz. Yani hayatta kalmak; gelisebilme ve kendini koruyabilme arasindaki dengedir. Insan uygarliginin ve insan evriminin tarihinden dogamizin, 'gelisme durumunda' bulunmak oldugunu ve korunmanin da bize tehlike aninda yardim eden birsey oldugunu ogrendik. Ayni anda hem gelisme hem de korunma durumunda bulunamazsiniz.

Asil olay su ki; korunmaya ihtiyac duydugumuz anda salgilanan stress hormonlari, mide ve ic organlarimiza giden damarlardaki kani keser. Burasi vucudun gelisimini surduren kisimdir. Soyle ki; ic organlariniza giden kani alip kollariniza tasidiginizda ic organlarinizda kan kalmaz yani gelisme durur. Ama dovusmeye hazirsinizdir. Kavganiz bittiginde kan geri ic organlara doner ve gelisme devam eder. Bugun yasadigimiz dunyada 7/24 korku hakimdir. Yani vucutta surekli olarak stress hormonu salgilanmaktadir. Surekli salgilaniyor ve bizi kosmaya, dovusmeye ya da ucmaya hazir tutuyor. Her bir an ani bir hamleye haziriz, cunku defans modundayiz. Bu da enerjimizin buyuk bir cogunlugunu savunmaya harciyoruz demek oluyor. Eger devamli savunma halindeyseniz, hayatta kalamazsiniz..

Bu nedenle kapitalist somuru sistemini kuranlar bizi surekli korku ile savunma halinde tutmaya calisirlar. Kaos yaratarak, ses ve bilincalti kodlamalarini kullanarak bizi hastalikli hale getirirler. Sorunlarla mesgul ederek enerjimizi dagitirlar ki kendileri krallar gibi yasasinlar..

Simdi bu somuru duzeni yikliliyor ve insanlar korkuyla yasaya yasaya bagisiklik kazanmis gibi, eskisi kadar etkilenmiyorlar, korkmuyorlar. Korku, yasamin dogal bir parcasiymis gibi, siradanlasti. Donusume ugrayarak etkisizlesiyor. Bu da uyanisi hizlandiriyor. Insanlar, gucunu ve yatariciliklarini kesfediyorlar..Somuru duzeninin sonu geldi..


Sevgiler!

Aasmaestefan@gmail.com

Kymatica videosundan yararlanilarak hazirlanmistir. Ceviri yapan, Tolga Yazicier- Emre Sukenari- Alper Kaya' ya tesekkurler!

1 yorum:

çok teşekkürler Asmaestefan.

makalenizin ilk bölümende ikliğin sonralar yanlışcasına (hayr -şer) adlandırdığına bir örnek yazıyorum çok eski ariflerden, mesele "Eyn-el kozati Hemedani" küfre ittiham oldu

O'hayr ve şer yok, ikisini de gerekli olan fenumenler düşünürdü

efendim makalenin sonraki bölümleri hepsi multi ve yeni ve kökenli

bir tür biyo siyasal bilim şu bölümler bence. sonsuz sayğılar sevgiler.

Yorum Gönder